
Bildiğimiz hikayeler olmasaymış, iyiler kazanmasa, kötüler ölmeseymiş.. Bulutlarda takla atıp, güneşten küçük hamur adamlar yapabilseymişiz mesela. Yok yok, resimler tersine zaman geriye renklerden siyah-beyaz ve babaannem henüz kırmızı rujuna veda etmemiş. Ne, kötü kurdun inadına çok yaşadığını görmüşüz ne de iyi kahramanın tam tersine kazanmadığını. Evin arkasında, küçük ağaçların arasında oturunca kendimi özgür hissetmem geldi. Tam da şimdi o ağaçların arasında dizlerimin üzerine çöksem, gözlerimi kapatsam.. Yok olmuyor baktığım her yerde iki bin on.
Kurt Cobain'e ne olmuş, Sweet Dreams varmış, Mercury'ye vah vah.. Duvarda posterlerden yer kalmamış ve herbiri kendi boşluğunu heyecanla doldurmuş sanki. Arada annemin sızlanmaları geliyor kulağıma ki onlar hala sıkıcı. Anı değeri olmayan yersizlikler.. Kapı ardı dinlenen kavgalarda bütünün parçası, masa altı yapılan resimlerde.. En çokta inşaat tepelerinde kurulan salıcak iplerinin nasıl kopmadığına vah vah'lanıyorum. Bir yandanda şimdi daha kocaman ve daha tehlikeli yerlerden aşağı sallamak istiyorum o ipleri.
Müziğimi açsam, şarabımı içsem ama şarap sevmem.. Ruhumu özgür bıraksam tek bir an düşünmese beyin, masallar saçma gelmese, saçlarımı örsem radyoya eşlik etsem.
İnat ya, güzel hayat..
Rakı da güzel, sigara da bir o kadar. Müzikte nefis, karalamakta.. Hergün sıkılmadan aynı denizi izlemek ne kadar keyifli ise, zoraki savaş vermek bir o kadar mecbur.. Ve inadına içiyorum sigaramı, inadına sevişiyorum.. Keyif verdikçe çoğalıyor zevk inadına. Denize bakma zamanı şimdi..
Birde saçlarımı örsem..